30 Mayıs 2017 Salı

Sen Benim


Sen benim şu dünyadaki tek gerçeğim.
Sırça kafeste özlemle büyüttüğüm,
Uğruna bir ömür verdiğimsin.
Sen benim arkadaşım, sırdaşım,
Can yoldaşım, herşeyimsin...
Sen benim gülen yüzüm,
Aldığım nefesin ta kendisisin.
Geceler boyu ağladığım,
Canı yanınca yandığım,
Uğruna dünyayı yaktığım,
Kanatsız meleğimsin...
Sen bulutsun, aysın, güneşsin,
Sen benim gönül sarayımın sultanı,
Sevdamın en güzelisin.
Sen ki şu küçücük dünyamda teksin.
Sen benim diğer yarım,
Yaşama sebebimsin...

Öykü Öztürk

Şiirden anlayan bir kadını sevmek


Şiirden anlayan bir kadını sevmek zordur. Çünkü O'nun hayata, insanlara bakış açısı farklıdır. Bazen karmaşık, bazen derindir ama asla basit değildir… Yüreği sevgiye açık, akıllı ve cesurdur. Ne zaman bir bulut görse, üstündedir. Ne zaman bir çiçek görse, yapraklarında kendisini görür. Ne zaman bir kuş görse, özgürlük onun elçisi olur. O kuşla birlikte uzak diyarlara, mavi göklere çıkar. Kadındır zaten şiir, duygusuyla, sevgisiyle, sanatıyla, güzelliğiyle ve derinliğiyle... Onu tepeden tırnağa, defalarca ama defalarca okumanız gerekir. Sadece bir kere okumak yetmez. Anlayamazsınız... Her okuduğunuzda farklı bir anlam çıkarırsınız. Onu her gördüğünüzde, kalbinizin her çarpışında, farklı bir nağme, farklı bir melodi, farklı bir duygu, farklı bir sevgi görürsünüz. Şiirden anlayan kadını sevmek de zordur, onu terk etmek de… Çünkü O, en zorlu yolları aşmış, en büyük acıları atlatmış, hayatın çemberinden geçmiş, duygusunu, sevgisini ve nefretini nerede ve ne zaman dile getireceğini bilmiş, kültürlü, bilgili, aklı başında kadındır. Bakmak ile görmek arasındaki farkı onu tanıdığınız zaman anlarsınız. Gün gelir ışık olur, umut verir kalbinize. Gün gelir bir şimşek gibi çakar beyninizde söylediği sözler… Okumayı beceremeyen adam sevemez şiirden anlayan kadını. Çünkü ne ruhundaki dinginlikten anlar o adam, ne de kadının içinde kopan fırtınalardan... Göz kapaklarından süzülen hüznü sizden gizlemeye çalışan, kadın gibi kadındır O. Güzelliği aklında ve ruhundadır... Aşkttır...

Öykü Öztürk


Neyleyim


Benim yolum dikenlerle dolu demişsin.
Cefasını çekmediğim yolu neyleyim.
Denizim çalkantılıdır boğulur o demişsin.
Boğulmaktan korkttuğum denizi ben neyleyim...

Benden başkasını gözü görmesin demişsin.
Senden başkasına kör olmayan gözü neyleyim.
Yolumda feda eder mi ömrünü demişsin.
Uğruna harcamadığım ömrü ben neyleyim...

Öykü Öztürk

Yaşam ve Ölüm


Her sabah bir melek dünyaya doğru dönüp bağırarak: ‘Ölmek için dünyaya gelirsiniz, yıkılmak için binalar yaparsınız’ dermiş. Sonu olan her şey kısadır. Mutlu anlar hızla geçer. Hastalık ve musibet zamanları ise bir türlü bitmek bilmez. Bütün bunlar zor ve zahmetli olduğundan mı, yoksa zor anların neticesi mi güzeldir? İşte bunu kimse bilemez…

Hayat…

Bazen bir çoğumuza anlamsız gelse de, yaşamaya değer tek gerçek. Tam bittiğini sandığın anda başlar hayat. Ve her insanın öyküsü farklıdır hayata dair. Başımıza ne geleceğini hiç bir zaman bilemeyiz. Aslında ölüm ve yaşam aynı şeydir. Aynı anda bir elin iki yüzü gibi, avucun içi ve elin tersi gibi. Ama yine de avuç içi ile elin tersi aynı şey değildir. Ne ayrılabilirler ne de birleştirilebilirler. Mücadeleler, hırslar, belirsizlikler, istekler, planlar ve bir dünya günlük kaygının tek bir hareketle nasıl da insanın kendi eliyle ters köşeye yatırılabileceğini hissettiren çizgidir bu. Bütün o soru işaretleri bir anda boşa çıkıverir ve her şey tepetaklak olur. O halde ne diye bu kadar öfke, kırgınlık, nefret ve hırs? Hepsi anlamsız oysa…

Bazı insanlar sağlıklıyken mutlu olamamaktan yakınırlar. Bazı insanlarsa sağlık sorunlarına rağmen mutlu olmayı başarabilirler. Dünyada açlık ve sefalet kol geziyor. Savaşlar oluyor. Milyonlarca insan yaşamını kaybediyor. Çocuklar ölüyor… Bazılarımız nefes almaya bile üşenirken, aslında aldığımız nefesin ne kadar değerli olduğunu düşünmekten bile aciziz. İnsanların yaşam mücadelelerini maalesef göremiyoruz.

Sadece bir soluk alabilmek için, hastanelerde yatan hastaların acı bakışlarını gözümüzün önüne getiremiyoruz. Sen konuşabiliyorsun, gezebiliyorsun, yemek yiyebiliyor, gülebiliyorsun. Peki o insanlar? Belki de hayatlarının en güzel döneminde, beklenmedik şekilde yaşadıkları bir kaza yüzünden makineye bağlı yaşamak zorunda? Yada henüz 2 aylık bir bebeğin, hayatı daha tanıyamadan kendisini ölümün soğuk sessizliğine terkedişi gibi. Kimbilir o bebeğin anne babası, ne hayaller kurmuşlardı onu dünyaya getirirken. Ve daha bunlar gibi binlerce ibretlik hayat hikayesi… Gidiyoruz işte, birer ikişer, o ebedi buluşma yerine. Ölüm gelecek. Ama ne zaman gelecek?.. Belki beş dakika, belki de beş saniye sonra…

Şairin dediği gibi;

“Ne ölümden korkmak ayıp, ne de düşünmek ölümü..”
Ölümü düşüneceksin ki, yaşamın, yaşadığın her anın kıymetini bilesin!..

Öykü Öztürk

Paramparça


Bir çoğumuz tıpkı kristal bir vazo gibiyiz. Dışarıdan bakıldığında saydam ve parlak. Öyle ki, yaydığımız ışık bir çok insanın gözlerini kamaştırıyor. Çok güçlü görünüyoruz. Ama gerçekte paramparçayız. Kırıklarımız çok keskin...

Öykü Öztürk

Unutamam


Ömür dediğin nedir ki? Sesle nefes arasında belki derin bir ah… Yüreğinin yettiği kadar. Düşlere daldığın kadar. Ve göz açıp kapayıncaya kadar… Kim bilir daha kaç yıl yaşarım. Kimlerle karşılaşırım. Ya da kimler için üzülüp, kimler için mutlu olurum. Bilmiyorum… Ama, bir tek şeyi çok iyi biliyorum. Benimle ağlayan insanları asla unutamam…

Öykü Öztürk

Hayatım Boyunca


Hayatım boyunca, kendim için pek bir şey istediğimi hatırlamıyorum. Sadece etrafımda kim varsa, herkesin mutlu olmasını istedim. Onlar ne kadar mutluysa, ben de mutluluklarına o kadar ortaktım. Çocukluğumdan bu yana, bu hep böyleydi. Belki biraz Polyanna gibiydim, ama kimin umurunda ki? Bu içten gelen bir şeydi ve elimde olmadan yapıyordum. Kimilerine göre belki bir melek, kimilerine göre belki de bir şeytandım. Başkalarının gözünde nasıldım? Bu hiç umurumda değildi. Aslolan tek bir gerçek vardı; Ben o kalabalıkların içinde dibine kadar yalnızdım.

Öykü Öztürk

Ey Kalbim


Ey kalbim... Kıymetini bilmeyen ellerde ziyan olma. Kaybolup gitme. Git, dağda bir tutam ot ol. Okyanusta bir su damlası ol. Ama ziyan olma... Bilirsin, ruh yara alırsa, bir daha iflah olmaz. Sevmeyi bilmeyenler, kurak tarlaya benzer. Onlar yağmur nedir bilmez. Ne kalpten anlarlar, ne de senin gönül dilinden. Ey kalbim... Git, çekil kabuğuna bir inci ol. Seni derinlerden, sadece nefesi yetenler çıkarsın.
Öykü Öztürk