13 Temmuz 2017 Perşembe

Bir kadın tanıdım


Bir kadın tanıdım.
Gözleri tıpkı bir güneş gibi.
Saçları kömür karası.
Gülümsüyordu hayata.
Yılların onca yorgunluğuna inat.
Dimdik duruyordu o.

Bir kadın tanıdım.
Gözlerine bazen hüzün çökerdi.
Yaşanmışlıklarının sancısı depreşirdi yüreğinde.
Çocuklaşırdı öyle zamanlarda.
Yüzündeki çizgiler derinleşirdi.
Radyoda çalan eski şarkılara eşlik eder,
Bir ah çekerdi geçmiş günlere.

Bir kadın tanıdım.
Dimdik durmuş, yıkılmamış.
Asi mi asi, mert mi mert bir kadın.
Yılların yükünü sırtlanmışta.
Kimselere boyun eğmemiş.

Bir kadın tanıdım.
O benim Annemdi...

Öykü Öztürk

Sokak hayvanları


Huzurlu bir gece ama havalar malum.. Yanı başımda kızım Çirkin, bir yandan çayımı yudumluyorum, diğer yandan düşünüyorum.. Bugünlerde, daha doğrusu bu havalarda aklımda hep sokaktaki hayvanlar var. Çünkü en son dün markete ekmek almaya giderken, köşe başında duran su kabının içine atılmış sigara izmaritleri, peçete vs gibi şeylere şahit oldum. Hayvanlar içsin diye konulan o kaplara atılanlar ve ne acıdır ki bunu yapan bizim insanlarımız.. İnsan olarak hem utanç hemde üzüntü duyuyorum bu durumdan.. Nasıl bir psikolojidir ki konuşamayan, ne istediğini diyemeyen, mazlum, bizlere muhtaç bir canlıya böyle bir yaklaşımda bulunulur. Onların istediği sadece biraz sevgi,şefkat.. Bir kap su, çok değil birazcık yemek..
Her akşam Çirkin ile dolaştığımız parkta iki sevgiliye denk geldim günlerden birinde.. Kız Çirkin’i çok sevdi.
-Ayyy çok şeker bu abla.
-Kaç yaşında?
-Adı nedir? vs vs vs.
Yanındaki çocuk sevgilisinin sevmesine karşılık hemen tepki verdi
-Bende de vardı bu cinstten..
İster istemez sordum merakımdan..
-Peki ne oldu?
Aldığım cevap karşısında kaskatı kesildim..
-Aşıları pahalıdır diye sokağa bıraktım.Sonra öğrendim ki o kadar da pahalı değilmiş ama giden gitti işte…
O kadar sinirlendim ki aldığım cevaba. Ve sevgilisi de benim gibi aynı şekilde çok şaşırdı.. Tek cümlem şu oldu o çocuğa;
-İçtiğin sigara Marlboro.. Bir paket az içerdiniz ama bir aşıyı yaptırabilirdiniz..
Çünkü bu ırktaki köpekler sokağa bıraktığınızda çok uzun yaşayamazlar.. Hiç sesi çıkmadı çocuğun ve yanındaki kızda utandı ki sevgilisinin sarfettiği sözlerden oda sustu..
Aslında o an o çocuğu orada evire çevire dövmek geldi içimden inkar edemiycem.. Verdiği cevapla bunu hakediyor ancak.
Demek istediğim bizler bu derece mi insanlığımızı yitirdik.. Bu kadar mı duyarsız bir toplum haline geldik. Düşünüyorum onlar mı hayvan,yoksa böyle davranan zihniyetler mi asıl hayvan?
Kuran’da der ki ”Onlar bu dünyadaki sessiz tanıklar.. Zamanı geldiğinde bir bir dile gelecekler”
Dinimizde hayvanlara zulmetmek büyük günah iken ve inançtan söz eden onca insan varken, peki bunlar nedir ?
Doğum günlerinde, sevgililer gününde kısaca özel günlerde hediye olarak hayvan alanlar çok meşhur. Çoğunuz tanık olmuşsunuzdur.. Bundan bir ay önce sevgilisine kedi alan bir arkadaşım vardı.. Kediyi hediye ettiği bayan bir hafta sonra bakamıyorum diyerek sokağa attı. Birebir şahit oldum bu olaylara ve eminim sizlerde mutlaka şahit olmuşsunuzdur çevrenizde. O kedinin ilk geldiği hali ile sonraki halini görseydiniz yüreğiniz burkulurdu.. Burada çokta ifşa ederek gerçekten hayvan sever olan arkadaşlarımızı üzmek istemiyorum.
Kadın kız tavlamak için hayvan sahibi olupta eziyet edenlere gelelim. Birde böyle bir kesim var.. Sırf kızların dikkatini çekmek için köpek sahibi olan ve yanına çağırdığında gelmedi diye ağaç arkasından o güzelim Goldenı tekmeleyeninemi denk gelmedim. O kadar çok var ki.. Daha neleri var neleri.. Yazmakla bitmez.
Manşet haberleri bir dönem bloğumda da yayınladım hatta. Bazı illerimizde belediyelerin zehirlediği sokak köpekleri. Hani hiçmi içlerinde merhamet kalmamış, hiç mi insanlıktan nasiplerini almamış bu insanlar ki ben onlara insan sıfatını dahi yakıştıramıyorum. Ve bunlar hep bir şekilde ört bas ediliyor..Yapanlar aranacaktır, bulunacaktır, bilmem nedir..
Para kazanmak için gizli gizli köpek dövüştürenler mi dersiniz hangi birini anlatayım ki.
Ve bu insanlar aramızda yaşıyorlar. O kadar çok doluyum ki bu konuda.. Tek isteğim böyle hastalıklı kişilerin içlerine Rabbim biraz olsun merhamet versin. Yada birileri ders versin anladıkları dilden.. Versinler ki böyle olaylar yaşanmasın. Bir ülkede hayvanlar için bir yoğurt kabına su konan ve içine sigara izmariti, çöp atacak kadar medeniyetten, insanlıktan uzak kalmışsak eğer, önce kendimize sormamız gerek ben gerçekten insanmıyım diye..
Öykü Öztürk

Bir sabah rüzgarıydı o


Bir sabah rüzgarıydı o.
Tılsım gibi, rüya gibi.
Küçük bir kız çocuğuydu hala.
Gözlerinin içi gülüyordu.
Kimseler görmüyordu hüznünü.

O ki ne savaşlar yaşamıştı.
Ne zaferler kazanmış,
Ne mağlubiyetlere imza attırmıştı.
İçindeki yaralara rağmen,
Sımsıkı tutunmuştu hayata.
Çünkü bıraksa,
Biliyordu yenileceğini.
Ve biliyordu,
Kimsesiz kalacağını.

Duvarları vardı, ah o yıkılası duvarlar
O duvarlar değil miydi zaten,
İncinmemek için senelerce ördüğü.
Herkesin belkide görüp
Sağır olduğu duvarlar.

O yine de yakıştırmadı hiçbir zaman
Umutsuzluğu kendine.
Çünkü iyi bilirdi.
Umudunu kaybeden insanların,
Hiçbir şeylerinin olamayacağını
Oysa onun kaybetmeyi göze alamayacağı
O kadar çok şeyi vardı ki.

Bu yüzden hiç yılmadı,
Bırakmadı hayat denen oyunu
Ve her uyandığında şükretti.
Aldığı nefese, aynada gördüğü suretine.
Ve bir sabah rüzgarıydı o.
Hüzünlü gecelerde loş bir ışık,
Sevda çöllerinde, Aşk’a aşık bir Aşık.

Şairinde dediği gibi;
Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden,
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak,
Ve bir zaman bakacaksın semâya ağlayarak.
Ve sen kızıl kıyamet gibi gözlerimin perdesini aralayarak.

Öykü Öztürk

Platonik aşklar


Platonik aşklar güzel fakat zordur. Bazen hissettiklerinizi karşı tarafın bilmesini istemezsiniz. Mesafeler vardır,engeller vardır, ulaşsanız bile sonu olmayacağını bilirsiniz. Öylece uzaktan izlersiniz.Yetinirsiniz bu duyguyla.

Hatta her hareketini, her yaptığını zaman zaman üzerinize bile alınırsınız. Kimi zaman canınız yanar. Lanet okursunuz her şeye.. Suskunluğunuzu korursunuz zorda olsa.

Varlığınızdan haberi bile olmayan birini sevmek ne derece mantıklı? Ama Aşkta zaten mantık olmaz ki. Yürek işidir Aşk. Velhasıl zordur platonik sevmek, hem de çok zor.

Platonik diyorsak hafife almasın kimse. Seni seviyorum demek kolaydır. Önemli olan onun tüm yükümlülüğünü taşımak değil mi?

Her kesin harcı değildir platonik sevmek. Mangal gibi yürek ister. Çünkü yaşayan bilir acısını. Sızısı kalır içinde ama diyemez işte. Cesaretsizlik de değildir belki bu. Olmayacağını bildiği duaya amin deme şeklidir kişinin. Bile bile sever, büyütür içinde. Kocaman bir dünya kurup, koyar o kişiyi baş köşeye.

Sevginin kalıpları olmaz.Tek taraflı olsa bile. Her ne şekilde olursa olsun, sevmek güzel duygu. Kimi karşılıklı, kimi karşılıksız. Kimi bilir, kimi varlığından bile habersiz yaşar gider. Ama her şeye rağmen sevmek güzeldir.

Radyoda çalan eski şarkılar gibiydin Sevgili.. Herkesin dinlediği, benimse hiç vazgeçemediğim..

Öykü Öztürk

Susmak zamanı


Bazen susmak gerekir. Öyle anlar olur ki, aslında içindeki ses avaz avaz bağırır. Kırıp dökmek istersin. Her şeyi kusmak, içini boşaltmak istersin. Ama sadece istemekle yetinirsin. Çünkü sonunun hüsran olacağını çok iyi bilirsin.

Birilerine güvenmek istersin bazen. Bazen korkmadan duygularını paylaşabileceğin, düştüğünde tutunabileceğin, sana koşulsuz şartsız sevgisini veren birilerini istersin yanında. Adının hiç önemi yok. Sadece bilmek istersin sevildiğini.  Bilmek istersin zarar görmeyeceğini. Aldanışlar olmasın istersin. Ama güvenemezsin. Çünkü ne zaman birilerine güvenmek istesen,  bir şekilde yine incinirsin. O çok güvendiğin dalların, teker teker kırıldığını görürsün.

Aldanışlar..

İnanmak istersin her defasında. Yeniden, hep yeniden denersin. Her başlangıç yeni bir üzüntü getirir. Başlangıçlar zaten hep iyidir. Adı ne olursa olsun; arkadaş, dost, sevgili... Ama belli bir zaman sonra anlarsın, aslında her şey, sadece sen öyle görmek istediğin içindir. Çünkü hep iyi tarafından bakmaya çalışırsın. Bazen anlasan bile görmek istemezsin. Bu defa olmasın dersin. Bu defa da hüsran olmasın... Bir süre için, kendini bu yalana inandırmaya çalışırsın. Her defasında, içinde bağıran iç sesini susturmaya çalışırsın. Savaşırsın kendinle. Saat kavramını yitirirsin bazen. Gecen gündüzüne karışır. Boşluklara düşersin. Her düştüğün boşlukta hata yapma riskin biraz daha artar. Bir yanın hep güzel şeylerin olmasını diler. Sırf içindeki o sese; bak ben haklıyım bu sefer diyebilmek için. Bu sefer kötü olmayacak. Ama yine O kazanır...

Belli bir müddet sonra, tüm iyi niyetlerini rafa kaldırırsın, Kendinden nefret edecek duruma gelirsin. Bazen aynaya dahi bakmak, yüzleşmek istemezsin. Tüm bunlara rağmen, sen yine de susmayı tercih edersin. Bazı insanlara göre susmak zayıflıktır. Ne var ki derler; bağır, çağır, yak, yık!  Ama sen yakıştıramazsın kendine.. Çünkü değer yargılarına terstir. Bunun yerine sen kendini yakıp yıkarsın. İçindeki sesle kendini harabeye çevirirsin.  Anlayamazlar, anlatamazsın. Göremezler, çünkü görmelerine izin vermezsin. Bilirsin yine incineceğini.

Susmak..

Şems-i Tebrizi’nin dediği gibi ”Sus gönlüm. Her susuşun bir cevap olsun. Her susuşun, sabrın olsun. Her susuşun, dua’n olsun. İçten yakarışının adı olsun, susuşun. Bekleyişinin, umut edişinin, inancının, sevdiğinin vurgusu olsun, susuşun!”

Susmak öyle her baba yiğidin harcı değildir. Susmak ”Ya Sabır” diye bilmektir, öyle bir dua’dır ki yürekte çınlar.

Öykü Öztürk

Kimse anlamıyor dilimden


Kendimi elimde direksiyon, ağzımda düdük çalan deliler gibi hissediyorum. Yolda herkes , beni takip ediyor. Ben anlatmaya çalışıyorum, onlar dinliyor. Ama kimse anlamıyor dilimden..
Öykü Öztürk

Bileceksin


Benim denizimde yüzmek ise niyetin; ya dalgalarım ile baş etmeyi bileceksin.
Ya da boğulmaktan şikayet etmeyeceksin.
Öykü Öztürk

11 Temmuz 2017 Salı

Zaman Her Şeyin ilacı



Hayatımız elbette hep güllük gülistanlık değil olamazda. Hani hep deriz ya üç günlük dünya diye. Madem üç günlük dünya diyebiliyoruz o halde neden bu kadar kafamıza her şeyi takıp kendimizi üzüyoruz?

Zaman herşeyin ilacı mutlaka. Bitmez dediğimiz o ölümsüz aşklardan tutun, en sevdiğimiz insanların ölümlerini görmek bile en büyük acılardan. Ama şu bir gerçek yaşadığımız o asla geçmez dediğimiz acılar bile zamanla geçiyor. Elbette izleri kalıyor ama zaman üzerinden geçtiğinde hafifliyoruz.

Hepimizin bir geçmişi var ve unutamadığı arada da olsa anımsadığı. Geçmişle de yaşanmıyor. İyi yada kötü önemli olan yaşadıklarımızdan ders çıkarıp önümüze bakabilmek. Çünkü geçmişi değiştirmek gibi bir şansımız yok hiç birimizin.

Ayşe, böyle demiş, Ahmet de şunu demiş, bırakın arkadaşlar. Birimize iyi gelen yada görünen bir başkasına kötü gelebilir. Bu şekilde de ömür geçmez. O yüzden bırakın el alem ne düşünürse düşünsün. Kimse kimseyi sevmek yada düşüncelerini, yaptıklarını tasvip etmek zorunda değil. Sizde başkalarına göre yaşayacak değilsiniz sonuçta. O yüzden bırakın ne yapmak istiyorsanız, size doğru gelen ne ise onu yapın.

Hayatınızı asla bir başkasının hayatı ile kıyaslamayın. Herkesin yaşantısı farklı farklıdır, birikimleri, aldıkları kültür, aile terbiyesi, hayata bakış açısı. Kimsenin yaşamına özenmeyin yada ah keşke bende öyle olsaydım demeyin asla. Çünkü hiç birşey dışarıdan göründüğü gibi olamaz. Bu mümkün değil. Çok zengindir ama sağlığı elden gitmiştir yada yalnızdır. Çok yoksuldur ama huzuru vardır, güzel bir aileye sahiptir. Bunlar sadece basit örnekler. O nedenle her zaman halinize şükredin ve mutlu olmanız gereken sebepleri düşünün.

Hayatınızda bir sürü aksilik olabilir,herşey kötüye gidebilir, umutsuzluğa düşebilirsiniz. Çıkmazda olabilirsiniz, kendinizi kapana sıkışmış gibi hissedebilirsiniz. Ama ne olursa olsun en umutsuz anlarınızda bile küçükte olsa güzel şeyleri aklınıza getirmeye çalışın. Zorlayın kendinizi ve hatta mümkünse küçük bir tebessüm olsun yüzünüzde. Zorlayın kendinizi. Çünkü hayat bir mücadeledir. Öyle süprizler olur ki siz bile inanamazsınız.Yaşayan arkadaşlarımız mutlaka vardır. Bir tebessüm belki o an çok zor gelir ama size çok şey katar inanın.

Yüzünüzden tebessümünüzün hiç eksik olmaması ve hayatın size en güzelini getirmesi temennimle.

Öykü Öztürk

Faili Meçhul


Yitik bir gün daha kayıp gitti hayatımdan.
Yalnızlığım yağmur olup,
Vuruyor yüreğimin kıyılarına.
Gecenin gizemli kollarına bırakıyorum ruhumu,
Hiç bir ayna gizleyemiyor artık acılarımı.
Gördüğüm suret sanki benim değil.
Firari cümleler kuruyorum beynimde
Saçma sapan, anlamsız ve zamansız,
Faili meçhul bir cinayet yaşıyorum içimde.
Kendimi, kendimle öldürüyorum her gece.
Şimdi hiç kimse sahiplenmesin suçunu.
Bu zamansız yaşadıklarımın suçlusuyum ben.
Yüreğim, yangın yeri,
Yüreğim, dipsiz kuyu bugünlerde..
Ben kendi hayatımın katiliyim.
Kimse sahiplenmesin cinayetlerimi.
Öykü Öztürk