27 Haziran 2017 Salı

Kirlenmiş Bu Şehirde Aslım Kayıp


İnanıp güvendiğim kim varsa, giderken yüreğimi paramparça etti. Kirlenmiş bu şehirde aslım kayıp, suretimi arar oldum her fırsatta. Yaşamak denilen şu çetrefilli durumdan yorgun düşerken bedenim, zaman kavramını yitirmişim, insan görünümlülere her baktığımda. Boşluklar içinde çırpındıkça, yıkmışım en güzel hayallerimi. Gölgeler ve belirsizlikler içinde kaybolmuşum ıssız kalabalıklarda. Ömrüm harmana tutulmuş, hazan bahçelerinin bitmeyen sonbaharında. Tıpkı hasat zamanı, boyun büken bir buğday tanesi gibi savruk gençliğim. Zamana inat, yaşanmışlıklara inat. Haşa isyan değil benimki. Hani derler ya, bir musibet bin nasihatten iyidir güven sonsuzluğunda. İnsanlara inanan yüreğim şimdi can veriyor, sıcak duran buz soğuğunda. Tesellim, yine annem oluyor başımı güvendiğim tek omuza yasladığımda.
Öykü Öztürk

Dilimin Ucunda


Dilimin ucunda zehir zemberek cümleler. Edebim, haddini aştı bu gece. Gözlerimi alev bir perde kuşatmış. Tam bütün kinimi kusmaya yelteniyorum, içimdeki ses "Sus" diyor. "Sus sadece sus". Gözlerimi kapayıp yeniden sükuta bürünüyorum ve yine huzuruna geliyorum. Allah'ım bütün kötülüklerden yalnız sana sığınıyorum.
Öykü Öztürk

Yine Gece


Allah'ım... 
Yine gece ve yine kelimeler beynimde gezinip duruyor farklılıklar içinde.Kesik kesik, belki biraz silik ve yitik. Ama hiç durmaksızın zihnimde dans ediyorlar.Düşüncelerden kurtulmak isterken gökyüzüne bakıyorum. Hava biraz serin. Odamın balkonunda bir sandalyeye oturmuş, elimde bir fincan çay, sessizliği dinliyorum uzun uzun. Geceyi bizim için mi böylesine gizemli, dingin ve güzel yaptın? Ne zaman oturup bu sessizliği dinlesem ve ne zaman sana sığınsam kelimeler anlamını yitiriyor. İçimi tarif edemediğim o bilindik huzur kaplıyor. Dua ederken bile kalbimin sesini duyar gibi oluyorum. Öyle ki sende bulduğum huzuru kimse veremedi bana. Her defasında yanında aldım soluğu biliyorsun. Ve insanlar sevmeyi bilmiyor Allah'ım. Sevginin sınırları varsa şayet; Bu sınırları onlar koymuş, Sen değil.
Öykü Öztürk

19 Haziran 2017 Pazartesi

Bu Aralar


Dünyanın en dürüst, en mükemmel insanlarıymış gibi ortalıkta dolaşıp, kalpleri fesatlıktan çürümüş herkesi, saçlarından tutup kafalarını duvara çarpmak istiyorum.
Öykü Öztürk

Yalnızlık Paylaşılmaz


Gece kadar karanlık, ölüm kadar yalnızım. Dışım bir buz dağı, içim cehennem misali. Ne güneş gelsin isterim, gecelerimi aydınlatmaya. Ne de yalnızlığıma ortak olsun birileri. Ne demiş şair;
"Yalnızlık paylaşılmaz paylaşılsa yalnızlık olmaz."

Öykü Öztürk

Haklıydı Babam


Babam; ''Benim için sen, tıpkı şu camın önünde duran menekşeler gibisin. Ben seni gözümden sakınırım. Ama dışarısı çok acımasız. Menekşe dışarıda solar evladım'' derdi.

Haklıydı babam. Canım her yandığında daha iyi anladım.

Öykü Öztürk

Ve Sonra


Ve sonra Annem'in o içimi ısıtan sesiyle kendime gelirim. ''Bugün çok yorulduk kızım. Hadi son bir çay daha içip uyuyalım.''

Öykü Öztürk

Bir Kadın Vardı


Bir kadın vardı, hayat dolu, saçları hanımeli kokan. Yüzünden tebessümü hiç düşmeyen... Bazen okyanus gibi hırçın ve asi. Bazen güneş gibi aydınlık, insanın içini ısıtan cinsten. Zaman geçtikçe, yüzündeki o tebessümün yerini hüzün aldı. Yine güneş gibi tüm çevresini ısıtıyordu ama, yorgundu kadın. Eskisi gibi değildi.. Hatta asabi, huysuz biri haline dönüşmüştü zaman geçtikçe. Hayaller kurardı bazen. Hava kararıp, gün geceye büründü mü, o kurduğu hayalleri de dar ağacına asar tepeden tırnağa yine hüzün olurdu.

Sevdikleri vardı. Yerlerine kimseleri koyamadığı, boşluklarını dolduramadığı. Özlemleri vardı herkes gibi. Bazen kaçıp gitmek ister, ama ardında kalanları düşünür yine yüreği elvermezdi. Siyah beyaz bir fotoğraf karesinden, kendi renkleriyle gök kuşağının resmini çizmeye çalışan... İçindeki o küçük kızı yaşatmaya çalışan bir kadın...

Bir kadın vardı yorgun, belki birazda ürkek. Ama aldığı her nefes için bile şükreden.

Öykü Öztürk

Makale Yazarları Aranıyor


Makale yazarları aranıyor. Özgün makale yazacak kişiler var ise iletişime geçelim vs vs. Buna benzer yazıları, nette dolaşırken mutlaka görüyorsunuzdur hepiniz. Şimdi diyeceksiniz ki bu kadın neden böyle bir giriş yaptı. Yada yakın çevremdeki arkadaşlarımın kesin aklından şu geçiyordur. Kimbilir yine ne haltlar karıştırdı: )

Bundan 2 yıl kadar önce Mehmet ile tanıştığımda bu konulara girmiş oldum bende. Mehmet kim? diyeceksiniz şimdi. Mehmet web konularıyla ilgilenen değerli bir kardeşim. Senelerce didinmiş, uğraşmış çocuk ve artık neredeyse meslek haline getirmiş bu işi. Velhasıl sevgili Mehmet bir gün bana şöyle der;

-Abla senin diksiyon çok iyi, yazında güzel. Gel seninle çalışalım.
-Nasıl olacak ablacığım, ben hiç anlamam bu işlerden.
-Abla sen yaparsın kolay korkma.
-İyi deneyelim bakalım. Ama seni mahcup etmek istemem asla.
-Yok abla sen yaparsın.
-Peki (Kendime güvenim yok ama)

Ben bekliyorum bu arada, acaba Mehmet bana ne yazdıracak, konu ne diye? Kendi kendime hep şunu derdim. Nette çok zaman geçiriyorum, bir şeyler ile uğraşıyorum. Neden kendim için olmasın bu. Uzun zamandır da çalışmıyorum. Üç beş kuruş para kazanırım ben de fenamı olur. Hem benim o yazanlardan neyim eksik. Birikimse birikim, bilgiyse bilgi. Hani neredeyse elimi sallasam ellisi diyecek durumdayım, kendimi motive etmek için anlayın. : )

Mehmet birkaç gün sonra yazdı bana. ''Abla hazır mısın?'' dedi. Benim güven sıfır ama belli etmiyorum. ''Hazırım ablacığım. Konu nedir?'' diye sordum. ''Konu nakliye bir haftan var'' dedi yazıları teslim etmek için. O güne kadar nakliye dendiğinde aklıma tek gelen, marketten, oradan buradan koli alacaksın, eve götüreceksin dolduracaksın eşyaları. Çağıracaksın kamyonu taşınacaksın. Ne kadar cahilmişim. : )

Ah be kadın.. O nakliyenin asansörlü taşımacılığı var, fuar taşımacılığı var, cart taşımacılığı var, curt taşımacılığı var. Tabi ben bunları o hafta öğrenmiş oldum araştırıp yazarak. Kolay mıydı kesinlikle hayır. Bütün hafta yazıları yetiştiremeyeceğim korkusuyla makarna pişirip yemekle geçti. Çünkü yemek yapmaya zaman bulamadım.Yok canım diyeceksiniz, belki çoğunuz okuyup gülüyorsunuz. Ama ilk aldığım iş heyecan, korku herşey karışmış durumda. Mehmet bana öyle gaz verdi ki o ana kadar. Kendimi süpermen misali motive ederek aldım ben işi. O haftanın sonunda ciddi anlamda adınız ne diye sorsalar, nakliye diyecek duruma geldim (abartmıyorum). İlk işimdi ama Mehmet’e yazıları teslim ettiğimde abla süpersin dedi. Bu bana yetti ve tabiki o hafta aldığım parada güzeldi. Emeklerime değmişti. Bozulan psikolojimi düzeltirdim ne olmuş yani.  Bana bu konuda tek gülen kişi Irmak idi. En yakın arkadaşım.  Ben yazı yazarken ''canım sıkılıyor bana eski bir Türk filmi önerir misin?'' diye soran ve benimde ''Çiçek Abbas'' diye yanıtladığım biricik dostum. Hala ısıtıp ısıtıp önüme atar Çiçek Abbas’ı : )

Mehmet iyimi yaptı kötümü bilmiyorum, ancak yazdıklarımı daha geniş bir kitleyle paylaşmama vesile oldu bu bir gerçek. Ola ki bu işe gönül veren, yazmak isteyen arkadaşlarımız olur da okurlarsa yazımı sakın korkmayın. Belki başlangıçta zor ama yazdıkça ve o yazılarınız beğeni ile okunduğunda inanın buna değer diyorsunuz. Kalbinizden geçen bütün hayallerinizin gerçekleşmesi dileğimle. Sevgiyle kalın.

Öykü Öztürk

Dualarımdasın


Geçmiş zamanlar içinde bir adam vardı, puslu gecelerime ışık veren. Bir adam, ıslak sokaklarda tek başına... Yüreğimde bir damla yağmur damlasından, kocaman bir okyanus yaratan. Ve bütün acılarımı sırtına yüklenip, beni hep mutlu etmeye çalışan. Bir adam vardı, saçımın teline zarar gelse dünyaları yakan. Hatta beni, belki benden de çok seven... Tüm kalbimle iyi olmasını dilediğim sen;  Ey Güzel Adam...
Her zaman Dua'larımdasın...
Öykü Öztürk

Siyah Beyaz Hayallerim


Söylemek isteyip, tam ağzımdan çıkacakken yutkunduğum bir sürü cümlem var. Konuşsam biliyorum, bıçak gibi kesecek boğazımı, nefessiz kalacağım… Geceleri başımı yastığıma her koyuşum da, ağlayarak kurduğum düşlerim var. Dinmek bilmeyen özlemlerim, yorgun bir bedenim ve adını ”tebessüm” koyduğum bir maskem var. Ağırlığında bazen ezildiğimi hissettiğim, bazen çok özlediğim anılarım var benim. Sessiz çığlıklarım var. Yaralarım var, kabuk bağlamayan… Korkularım var, sevdiğim insanları kaybetmekten yana.. Dualarım var, her defasında sığındığım. Ve siyah beyaz kurduğum hayallerim var, hiç kimsenin bilmediği…
Öykü Öztürk

Allah'ım


Kilometrelerce uzağımda, bir an olsun aklımdan çıkmayan, özlediğim biri var. O benim tek gülen yüzüm, yaşama sebebim, her şeyim... Allah'ım O sana emanet. Sen O'nu bütün kötülüklerden koru.
Öykü Öztürk

5 Haziran 2017 Pazartesi

Ve Anladım ki Aşk


Seneler önceydi. Bir adam vardı, deliler gibi aşık olduğum. Gözümden sakınıp, kıskandığım... Yaşım küçüktü o zamanlar. Öyle böyle değil, onu gördüğümde dilim tutulur, yüzüne dahi bakamazdım. O öylesine güzel ve öylesine erişilmezdi ki benim için. Artık pek sabır gösteremiyorum karşı cinse.
Aşk, büyülü bir çekim. Ama sevgi, sonsuzluk gibi bir şey benim için...
Çoğu zaman üzerini örtemiyorum geçmişin. Sanırım ben, eski zaman kadınlarını andıran bu hallerimi daha çok seviyorum. Şimdi ki aşkları anlayamıyorum da zaten. Geceyi bir anda silip, sabah oldu diyemiyorum. Yarım yamalak yaşanan, sözde adı aşk, saygısız  ilişkileri sevemiyorum. Sevdadan dem vurup, hayatı karşısındakine zindan edenler, benim sevgi anlayışımla bağdaşmıyor. Her şeyin üzerini kapatıp hiç bir şey olmamış gibi davranamıyorum ben.
Çok sevdiğim bir arkadaşım, bütün fotoğraflarında gözlerinde hüzün var demişti. Tebessüm edip geçiştirmiştim. Belki de yıllar öncesinin, o çocuksu masumiyetinden geriye kalandı gözlerim. O zaman diyememiştim. Ama bunu artık açık yüreklilikle itiraf edebiliyorum kendime. Ve benim bildiğim Aşk, sanırım sadece kendi içimde şekillendirip, büyüttüğüm o eski zamanlarda kalmış...
Öykü Öztürk

Masal Tadında


Belki masallardaki gibi gökten üç elma düşmedi hep başıma. Ama unutamayacağım anılar yaşattıkları için, hep dualarımda olan, varlıklarına şükrettiğim insanlar oldu hayatımda. Yanımda olmasalar da; İyi ki tanıdım, o masal tadındaki güzel kalpli insanları.
Öykü Öztürk

2 Haziran 2017 Cuma

Hayat Bir Yolculuktan ibaret


Hayat, aslında bir yolculuktan ibaret... Yönünü tayin etme lüksümüz yok. Nereye gitmek isteyeceğimizin kararını o anlık veriyoruz ama ister istemez farklı yerlere sürükleniyoruz. Her durakta başka bir insan, farklı alışkanlıklar karşılıyor bizi... Yolun ne kadar devam edeceğini kestiremiyoruz. Bitiş noktasına gelip bir başına kaldığınızda, tek hissettiğiniz büyük bir boşluk... Tanıdığınız her insan, bir hatıra bırakıyor zihninizde... Geriye tek kalan ise, koca bir yalnızlık ve yaşadığınız acı tatlı anlar oluyor...

Öykü Öztürk

Zamanı Geldiğinde Gittim


Tanıdığım bir çok insan, ya en büyük mutlulukları yaşattı bana, ya da kalbimi kırıp paramparça etti... Ne olursa olsun hiç kin tutmadım, kırıldım ama kızmadım. Herkesi olduğu gibi kabul ettim. Affedici olmaya çalıştım. Menfaat gütmedim hiç. Kimi saflıkla suçladı, aldırmadım. Kimi onca güzel yaşanmışlığı silip, lanet okudu ardımdan. Bir çok şeyi görmezden geldim. Kaybetmemek için var gücümle savaştım. Çünkü emek vermenin, bir insanı kaybetmenin ne demek olduğunu çok iyi biliyordum. Ama anlayamadılar. Onlar için belki de kaybetmek sıradandı. Oysa ben kimseyi ne kaybettim, ne de vazgeçtim. Sadece zamanı geldiğinde gittim.

Öykü Öztürk

Özlüyorum


Dışarıda rüzgar, içimde sen…  Keşke diyorum, keşke şu rüzgar beni alsa da senin yanına uçursa. Belki bir nebze olsun geçerdi içimde ki boşluk ve sana olan özlemim. Sensiz, üstüme üstüme geliyor bu evin duvarları. Tadı yok hiç bir şeyin.  Sen evimin neşesi, benim diğer yarım…  Sen yoksun ya, aldığım nefes nefes değil. Hiç bir alışkanlığım, senin yokluğunu bastırmaya yetmiyor. Anlayacağın seni çok özlüyorum…

Öykü Öztürk

Suskun


İster en büyük fırtınaları estirip, batır bütün gemileri.. İster mühür niyetine bir avuç küfür sür dudaklarına ve bütün yaşanmışlıkları sil at. Hatta ruhunu öfkeyle doldur ve bütün kinini saç istersen yerlere…

Susmuş bir kadını yenemezsin…

Öykü Öztürk

Geçiyor


Şu hayatta her şey geçiyor diyorlar ya... Evet geçiyor... Günler, haftalar, aylar geçiyor. Mevsimler geçiyor... Bazen en güzel anılar, bazen en derin yaralar bile geçiyor. Geçmez denen ne varsa arta kalan, bir gün elbet geçiyor. Ama bazı şeyler yüreğimi delip geçiyor...

Öykü Öztürk

Aldanma


Aldanma böyle sukuta büründüğüme. İçim, patlamaya hazır volkan misali... Sırf üzülme diye, içime akıtıyorum zehrimi durmadan... Gecenin bir yarısında öfkem olup, tövbeme karışıyorsun. Olur ya belki bir gün oda anlar beni diyorum. Kıyamıyorum yine de sana. Esen rüzgara doğru derin bir nefes çekiyorum. Sonra usulca gözlerimi kapıyorum. Ve sen, dilimde dua oluyorsun...

Öykü Öztürk

Kimbilir


Benimde çıldırdığım anlar oldu... Beni anlayamayanlar kentinde, öfkemle kendimi yerden yere vurduğum anlar... Her gece kırık aynalarda gördüğüm suretimi, yüzlerce kez öldürüp, yeniden dirilttiğim oldu. Anlayamadılar çaresizliklerimi ve içimde kopan fırtınaları... Kendi dünyamda, kendi doğrularımla yaşadım durdum. Oysa canımı acıtmanıza gerek yoktu. Benim ruhum zaten yaralıydı... Şimdi bende bozsam suskunluğumu ve ağzıma geleni saysam... Yıksam bütün duvarlarımı, kırsam geçirsem etrafımda ne varsa. Ağız dolusu küfretsem hatta... O zaman anlayabilir misiniz ki acaba? Kim bilir...

Öykü Öztürk

1 Haziran 2017 Perşembe

Here It Is ~ Leonard Cohen & Sharon Robinson


Babam


Hepimizin hayatında onun gibi olmak istediği bir idolü mutlaka vardır. En azından benim öyle. Çok uzun zamandır O'na dair bir şeyler yazmak istiyordum. O, benim her şeyim. O, varlığından her zaman güç aldığım, şu hayattaki en büyük dayanağım. O, benim canım, kanım, gücüm, yüzümdeki tebessümüm. O, tanıdığım ilk adam. O'nun için yüzlerce, binlerce şey yazabilirim. Ama kelimeler yetersiz kalır.

Ben kendimi bildim bileli, evimizde hep bir disiplin ve kural vardır. Her şeyden öte saygı. Saygı bir evin temeli, vazgeçilmezi. Ama bizim evimizde daha bir hakim. Ve sanırım zamanla bu bütün hayatıma yansıdı. Babam, hani gölgesi bile yeter derler ya öyle bir adam işte. Ben onsuz bir hayat düşünemiyorum.

Zor adamdır benim babam. Öyle böyle değil, çok zordur hemde. Bazen isyan edesiniz gelir. Mükemmelliyetçidir. Bir şeyi yapacaksan ya hakkını vereceksin, yada hiç kalkışmayacaksın der. Kendisi sanki çok mu mükemmel? diyebilirsiniz şimdi. Babam olduğu için değil, ama ben hayatımda onun kadar her şeyi yapabilecek güçte birini, daha tanımadım dersem yalan olmaz. Yakın çevremdeki insanlar bilirler, hayatta iki şeyden korkarım ben. Biri Allah, diğeri Babam. Korkuda değil bu aslında saygıdan ileri geliyor. Tek bir bakışı, ağzından çıkacak tek sözü yeter. Evet mi, hayır mı demek istediğini bakışından dahi anlarım. Onunla iddialaşmam yada ne bileyim itiraz edemem. O ne derse kanundur bizim evde. Abarttığımı düşünebilirsiniz. Esir hayatı mı canım bu? diyebilirsiniz bazılarınız. Ama O'nu tanısanız, az bile yazmışsın derdiniz emin olun... Bu kadar zor bir adamla yaşamak nasıl bir duygu yada nasıl yaşanır diyenleriniz bile vardır belkide. Ama O'nun o katı görüntüsünün altındaki kalbi görebilseniz anlardınız beni. Merhametli adamdır benim babam. Öyle sever, sahiplenir ki, sarıp sarmalar. Onun yanında güvende hisseder insan kendisini. Hiç bir kötülük size işlemez. Kimse canınızı yakamaz. O sizi korur. Onurlu adamdır benim babam. Çınar misali yücedir, yanında olmak güç verir insana. Onunla yan yana, yolda yürümek bile beni dünyanın en mutlu insanı yapar. Herkes görsün benim babamı isterim. Gurur duyarım onun koluna girip dolaşırken. Her zaman ona layık bir evlat olmaya çalıştım. Ne kadar başardım bilinmez ama, istedim ki benimle hep gurur duysun. Hayırlı bir evlat olmak istedim. Yüzünü yere eğdirmemek istedim. Onun gibi onurlu olmak için savaş verdim hep. Böylesine güzel bir babaya da, aksini yakıştıramam asla.

Bana bu yaşıma kadar öğrettikleri, kazandırdığı değerler, beni yetiştirmesi, verdiği onca şey... Ne kadar çabalarsam çabalayayım şu hayatta, biliyorum ki onun tırnağı olmam dahi imkansız. Ama bildiğim tek bir gerçek var ki; O'nun gibi bir babanın kızı olduğum için son nefesime kadar bunun gururunu taşıyacağım.

Öykü Öztürk

Bu dünyada


Kır çiçeğini andıran kadınlar var bu dünyada. Papatya gibi saf, kırılgan ve ürkek. Ve bir o kadar da güçlü, anaç... Bahar gibi ama hep ayazda bırakılan. İçindeki fırtınaları bilmeden üzerlerine basılıp geçilen kadınlar. Ruhları kendi dünyalarında hapsolmuş... İçi avaz avaz bağıran, dışı gök kuşağı misali olan...

Öykü Öztürk

Biraz mutluluk


Bazen kaçmak istiyorum herkesten ve her şeyden. Başta kendimden kaçmak istiyorum. Sığınacak bir liman arıyorum bazı zamanlar. Birilerinin beni anlamasını istiyorum. İnanmak istiyorum. Yalansız, riyasız, menfaat gütmeden yanımda olunsun istiyorum...  İçimden geldiği gibi yaşamak istiyorum şu hayatı. Acaba yanlış anlaşılır mıyım kaygısı yaşamak istemiyorum. Kırılıp incinme derdinden uzak, tedirgin olmadan yaklaşabilmek istiyorum insanlara. Canımı kimse yakmasın istiyorum. Sevmek istiyorum doyasıya. Başımı yastığa koyduğumda, tebessümle uykuya dalmak istiyorum.

Ben aslında birazcık mutluluk istiyorum. Hepsi bu...

Öykü Öztürk

Uyumak istiyordum


Uyumak istiyordum, sadece uyumak… Uyuduğumda bütün sıkıntılarım geçecekmiş gibi. Ve uyandığımda her şey güzel olacak, kaldığım yerden devam edecekmişim gibi... Yatağa yatıp yorganı tepeme kadar çekiyordum. Karanlıktan o kadar korkmama rağmen tek bir ışık dahi istemiyordum. Sadece nefes alabileceğim kadar bir alan kalsa yetiyordu. Tek istediğim uyumaktı. Hiçbir şey düşünmeden, hiçbir kaygı gütmeden. Sanki düşünsem ne olacaktı ki? Dünyayı ben mi kurtaracaktım? Her şey sanki daha mı güzel olacaktı? Yada daha mı mutlu edecekti bunlar beni? Uyumak, bana kendimi daha iyi hissettirecekti biliyordum. Tek istediğim huzurlu, dingin bir şekilde uyuyabilmekti. Tıpkı masallardaki gibi uyumak ve her şey güzel olana kadar hiç uyanmamak...
Öykü Öztürk

Sustuğum şeyler var


Sustuğum şeyler var. Konuşmaktan kaçtığım şeyler. Düşününce beni hüzne boğan... Ne başını, ne sonunu hatırlamak istemediğim şeyler var içimde… Eskisi gibi her ne kadar kafama takmasam da, ruhumda yara açan şeyler var. İçimde kaybolup giden insanlar var mesela. Can diyerek bağrıma bastığım, canımı yakan insanlar... Vefasızlığın resmini yüreğime kazıyan insanlar var. Hem çok sevip, hem de vazgeçmek zorunda olduğum insanlar... Her vazgeçişimde yüreğimi parça parça eden, yine de dualarımda olan insanlar. Özlediğim insanlar var... Yaşadığım her anıyı beynime mıh gibi sapladığım... Kimi zaman beni hayal kırıklığına uğratan, bazen kızdığım, bazen nefret ettiğim, bazen ise nefret etmeye bile değmeyeceğini düşündüğüm insanlar… O insanları her seferinde aklımdan silsem kalbimden silemedim. Bazen neden böyle diye kendime sorduğum anlar oldu. Cevap çoğu zaman beni tatmin etmese de duymak istediğim cevabı verdim her seferinde. Biliyordum aslında gerçek cevabın bu olmadığını. Çünkü gerçek hep can yakardı. Oysa hangi gerçek bir yalan kadar insanın canını yakar ki şu köhne dünyada…Kısacası ben artık hiç bir şey düşünmek istemiyorum. Sadece avaz avaz içimdekileri susmak istiyorum...

Öykü Öztürk

Küçük bir Öyküyüm


Küçük bir “Öykü”’yüm şu dünyada. Bazen güneş gibi ışık saçarım tüm aleme. Bazen çorak topraklar gibi, kimsesizliğin türküsünü söyler garip yüreğim… Bazen bir anne şefkatinde sarıp sarmalarım herkesi. Bazen de sonbahardaki ağaç misali tüm yapraklarımı dökerim. Herkesten birazım ben. Ne eksik nede fazlayım. Biraz geceyim kimi zaman. Belki biraz da gündüz... Küçük bir “Öykü”’yüm şu dünyada. Bir bakmışsınız varım. Bir bakmışsınız YOK...

Öykü Öztürk

Bazen


Bazen gözlerimi kapatır, siyah beyaz düşler kurarım.
Olmayacak tüm düşler, göz bebeklerime serilir.
Belki de düşlerimin ödülü, bir sevgi sözüyle verilir.
Gün gelir gözlerimdeki damlalar, umut diye belirir.
Ritmi bozuk bir kalbin umudunda artık sonlara gelirim.
Bilirim ne düş kalır geriye, ne de başka bir şey.
Sözlerim şu saatten sonra ancak isyana yönelir…

Öykü Öztürk

Umut olmadan


Kurumuş, çorak tarlalardaki başakları andırıyorsun. Yıllarca su verenin olmamış. Üstüne, o susuzlukta hasat etmek istemişler birde. Boynun büküldükçe bükülmüş, hatta zaman içinde alışmışsın buna da. Hep umutla beklemişsin. O kuraklıkta beklediğin bir damla su, senin yaşama tutunma sebebin olmuş. Bir ömür beklemeye razı gelmişsin. Hala beklemeye devam ediyorsun. Elbet bir gün birisi çıkıp gelecek, sevgisiyle sana yeniden can verecek...İşte o gün anlayacaksın, umut olmadan hayatın hiç yaşanmaya değer olmadığını...

Öykü Öztürk